9 Ocak 2013 Çarşamba

Göldeki Kadın (Lady In The Lake)

Raymond Chandler serisinin Everest Yayınlarından çıkan 4.kitabı olan Göldeki Kadın, dedektifimiz Philip Marlowe'un bir başka macerasına odaklanıyor. Kayıp eşini arayan bir işadamı ve kadını ararken yolu dağdaki bir göl evine düşen dedektifimiz. Burada gölde bulduğu bir kadın cesedi sonucu karışan olaylar.
Tarzına aşina hale geldiğim Raymond Chandler'ın ayrıntılı tariflerle ve eşsiz benzetmelerle süslü bu kitabı  zevkle okunuyor.

Göldeki Kadın - Raymond Chandler
Tabi kitabı okuyunca merak edip uyarlama filminin olduğunu öğrenince dün akşam büyük bir zevkle bu siyah beyaz filmi de izledim. Film 1947 yapımı ve Robert Montgomery hem yönetmen hem de baş rolde. Filmin bir özelliği baş rolde olmasına rağmen Montgomery filmde çok az görünüyor çünkü kamera sanki başrol oyuncusunun gözünden olayları bize yansıtıyor. O zaman bu açıdan biraz yenilikçi bir film olarak da kabul edilmiş. Bu eski filmlerde en çok sevdiğim şey seslendirmeler ve arkadan gelen hışırtılı ses. 




Fromsett rolündeki Audrey Totter oldukça başarılıydı. Özellikle bu teknikle çekilmiş bir filmde bu tarzda oynamak zordur ama hakkını vermiş o yıllar için.

Adrienne Fromsett rolünde Audrey Totter

4 Ocak 2013 Cuma

Yeni Yıl Konserleri

Benim için yeni yılın olmazsa olmazlarından birisi de yeni yıl konserleridir. Ankara'da olduğumuz için genelde CSO'nun Arenada verdiği konserleri canlı diğerlerini de TV veya internetten takip edebiliyorum. Fakat bu sene CSO konser günü olarak üç ayda bir tuttuğum nöbet gününü! seçince hepsini TV'den takip etmek durumunda kaldım. Böylece de 3-4 gün içerisinde 4 konser izlemiş oldum.
 Konserlere gelince;

 İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası ve Korosunun Beethoven'ın 9. Senfonini seslendiği konseri Süreyya Operasında kaydedilen banttan yayınından izledim. Orkestrayı şef  Naci Özgüç yönetirken , koro şefi de Kevork Tavityan'dı. Ayrıca solistler Tülay Uyar (soprano), Stare Çelebi (mezzosoprano),Onur Ertür (tenor) ve A.Alp Köksal (bas) orkestraya eşlik ettiler. Avrupa birliği marşı olarak da kabul edilen bu senfoninin teması, bu günlerde çok fazla ihtiyaç duyduğumuz ''KARDEŞLİK''ti.







CSO ise artık geleneksel hale getirdiği yeni yıl konserini yine Ankara Arena Spor Salonunda gerçekleştirdi. Bu sefer konuk olarak Klazz Brothers ve Cuba Perküsyon grubu orkestraya eşik ederken şef Erol Erdinç'ti. Latin ezgilerini klasik eserlere uyarlayan grup Ankaralılara çoşku dolu anlar yaşattı.Keşke nöbete denk gelmeseydi bu coşkuyu yerinde yaşayabilseydim, artık seneye inşallah.






Diğer iki konser artık klasik hale gelen Berlin Filarmoni ve Viyana Filarmoni konserleriydi. Şef Sir Simon Rattle 'ın yönetimindeki Berlin Filarmoni Orkestrasına  konserde çok sevdiğim dünyaca ünlü  Mezzo-Soprano Cecilia Bartoli eşlik etti.


Program:   
Antonín Dvorák                 Slawischer Tanz op. 46 Nr. 1 C-Dur
Jean-Philippe Rameau        Les Boreades
Georg Friedrich Händel     Teseo. Ah che sol...M'adoro l'idol mio
                                          Il Trionfo del Tempo e del Disinganno.
                                          Amadigi. Mi deride... Destero
Camille Saint-Saëns            Danse macabre op. 40
Johann N.Hummel             Air à la tirolienne avec variations op. 118
Maurice Ravel                    Daphnis et Chloé. Suite Nr. 2
Johannes Brahms               Ungarischer Tanz Nr. 01 g-Moll

Cecilia Bartoli



Tabi son olarak artık bir klasik haline gelen ve ticarileştiği için eleştiriler de alan Viyana Filarmoni Yeni Yıl konseri her zamanki gibi 1 Ocak Öğlen saatlerinde başladı. Orkestrayı geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Franz Welser-Möst yönetti. Konser arasındaki ''Honeymoon'' (Balayı) konulu müzikal kısa film özellikle Avusturya'nın tüm güzelliklerini şahane bir müzik eşliğinde sundu. Program artık olağan hale gelen Radetzky Marşı ile sona erdi.

Program:

Josef Strauss: The Soubrette, Fast Polka, op. 109
Johann Strauss, Jr.: Kiss Waltz, op. 400
Josef Strauss: Theater Quadrille, op. 213
Johann Strauss, Jr.: From the Mountains, Waltz, op. 292
Franz von Suppé: Overture to the Operetta "Light Cavalry"

Josef Strauss: Music of the Spheres, Waltz, op. 235
Josef Strauss: The Spinstress, Polka française, op. 192
Richard Wagner: Prelude to Act III of the Romantic Opera "Lohengrin", WWV 75
Joseph Hellmesberger, Jr.: In Confidence, Polka mazur, op. 15
Josef Strauss: Hesperus’ Paths, Waltz, op. 279
Josef Strauss: The Runners, Fast Polka, op. 237
Joseph Lanner: Styrian Dances, op. 165
Johann Strauss, Jr.: Melodies Quadrille, op.112
Giuseppe Verdi: Prestissimo from the Ballet Music in Act III of the Opera "Don Carlo"
Johann Strauss, Jr.: Where the Lemon Trees Bloom, Waltz, op. 364
Johann Strauss, Sr.: Memories of Ernst or The Carnival of Venice, Fantasy, op. 126

Franz Welser-Möst

2 Ocak 2013 Çarşamba

Mutlu Yıllar



Umarım 2013 geçen yıldan daha iyi, mutlu ve keyif dolu geçer.

The Hobbit – Unexpected Journey (IMAX 3D)

Yüzüklerin Efendisi gibi bir efsane serinin ardından, tıpkı diğer başarılı serilerde olduğu gibi, hikayenin öncesinin anlatılıdığı filmler yapılmaya devam ediliyor. Yönetmen koltuğunda Peter Jackson üstad oturunca filmin beklentisinin yüksek olması kaçınılmaz.



Konuya gelecek olursak; Cüce kral Thorin ve halkı krallığını ele geçiren bir ejderha yüzünden yıllar boyu ülkesinden uzakta esaret altında yaşamak zorunda kalmıştır. Thorin, Gloin, Oin, Balin, Dwalin, Bofur, Bifur, Kili, Fili, Dori, Nori, Ori ve Bombur ve Bilbo! İşte bu 14 cüce ve Gandalf ile uzun bir yolculuğa çıkarlar. Krallıktaki altınların içinde yatan Ejderha Smaug’tan kurtulmak ve krallığı geri almak üstüne başlayan bu macerada Bilbo, Gandalf’ın seçimi ile cüceler ekibine Hırsız olarak yardımcı olacaktır. Ancak işin komik tarafı Bilbo ne hırsızdır ne de eli çabuk bir karakterdir. Bir anda kendini olayların içinde bulan Bilbo bambaşka bir dünya  ile tanışacaktır.


Filmi genel olarak başarılı bulduğumu ve zevkle izlediğimi belirtmeden geçemeyeceğim. Özellikle yer altında geçen aksiyon (kovalamaca) sahneleri muhteşemdi.


Filmde Gollum'la tanışıyoruz ve yüzüğün Hobbitlere nasıl geçtiğini de görüyoruz. Bu tarz filmlerden hoşlananların kaçırmaması gereken bir film. Hele IMAX'de izlemek ayrı bir zevk.