24 Aralık 2013 Salı

Masumiyet Müzesi

Evet bu sefer de geciken bir yazı daha. Ekim ayından kalma bir müze ziyareti ve Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi. İşin aslında Nobel Ödülü sahibi yazarımız Orhan Pamuk, kitaplarını okuduğum bir yazar değildi. Çevremden duyduğum hep kitaplarının okunması zor eserler olduğuydu. Buna bir de benim çabuk sıkılan yapım eklendiğinde kitaplarını okumak hiç bir zaman aklımdan geçmemişti. Müze hakkında bir çok blogda olumlu geri bildirimler okumuştum. İstanbul'a yolum düştüğünde ve bahardan kalma bir haftasonuna denk geldiğinde müzeye gitmeyi aklıma koymuştum. İlk önce Galatasaray'daki Yapı Kredi Kitabevinden %25 indirimle kitabı almakla başladım işe. Böylece hem kitabı okumak hem de müzeye ücretsiz giriş yapmak ve benim için bir anı değeri taşıyan kitaptaki bilete müzenin özel damgasını almak mümkün olacaktı. Daha sonra yokuş aşağı sallanarak müzeye ulaştım.

Müzeyi önce gezip sonra mı romanı okumalı yoksa tersi mi daha iyi olur bilemedim. Ama ben birinci yolu seçmek durumundaydım. Bu yüzden müzeyi gezdikten sonra bunun kurmaca bir roman olduğuna inanmakta güçlük çekmedim değil. Sanki hakikaten yaşamış bir şahsiyetti sevgili adaşım Kemal. Tabi müzeyi gezerken mutlaka sesli anlatımla gezmek lazım zira orada bir çerçeve içinde biraraya gelmiş alakasız nesnelerin bir araya neden gelmiş olabileceğini anlamak güç. Benim gibi gezdikten sonra kitabı okursanız da okurken müzede gördüğünüz (tabi aklınızda yer ettiği kadarı) nesnelerin ne olduğunu hatırlayıp gülümsemenize engel olamıyorsunuz. 



Müzede kitaptaki bölüm numarası kadar vitrin şeklinde kutular var. Her kutunun üstündeki numarada kitapta aynı bölümde geçen olaylarla ilgili nesnelere yer verilmiş. Sesli turda Orhan Pamuk'un kendi sesinden bu nesnelerin hikayesi ve kitaptan ilgili bölümlere yer verilmiş.




Müzenin tanıtım yazısından:

''Masumiyet Müzesi, Orhan Pamuk’un hem yazdığı bir roman hem de yaptığı bir müzedir. Pamuk 1990’lardan itibaren romanı ve müzeyi baştan beri birlikte düşündü. 1974 ile 2000’lerin başı arasında geçen aşk romanı, biri zengin diğeri orta halli iki aile üzerinden geçmişe dönüşler ve hatıralarla birlikte 1950-2000 arası İstanbul hayatını anlatıyor. Müzede ise romanda anlatılan kahramanların kullandığı, giydiği, işittiği, gördüğü, biriktirdiği, hayal ettiği şeyler dikkatle düzenlenmiş kutu ve vitrinlerde sergileniyor. Müzeden zevk almak için romanı okumaya gerek yok. Tıpkı romandan zevk almak için müzeyi gezmeye gerek olmadığı gibi. Ama romanı okuyanlar, müzenin çeşit çeşit anlamını daha iyi kavrayacakları gibi, müzeyi gezenler de, romanı okurken fark etmedikleri pek çok şeyi görecekler. Roman 2008 yılında yayımlandı, müze ise 2012 baharında açıldı.''




Müzede fotoğraf çekmeye izin verilmediği için müzenin kendi web sitesinden aldığım fotoğrafları kullandım. Mutlaka gezilmesi gereken bir müze, ben 2. defa kitabını okuduktan sonra nasıl olur diye gezeceğim en kısa sürede. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder